İltihaplı romatizma hastaları, genellikle hayatlarının bir döneminde, tedavilerinin bir parçası olarak kortizon (steroid) almak zorunda kalabilirler. Kortizon adını duyar duymaz hastalar genellikle, aman bunu kullanmak istemiyorum, çok zararlı diye tepki gösteriyorlar. Oysa kortizon, birçok iltihaplı romatizma hastalığında olduğu kadar astım, ürtiker gibi alerjik hastalıklar, nörolojik hastalıklar gibi tıpta birçok hastalıkların seyrinde hayat kurtarıcıdır. Romatolojide, lupusun böbrek tutulumu, beyin tutulumu, kan hücrelerinde ağır tutulum, vaskülitle giden hastalıklarda böbrek ve diğer hayati öneme sahip organ tutulumlarında, yüksek dozlarda kortizon kullanmak hayat kurtarıcıdır. Romatid artrit tedavisinde, hastalığı kontrol altına alan ilaçların etkileri ortaya çıkana kadar iltihabı ve ağrıyı kontrol etmek için düşük doz kortizon kullanmak gerekir. Kortizon bir ömür boyu değil, hastalığı kontrol altına alan asıl romatizma ilaçlarının etkisi başladıktan sonra, doktor kontrolünde en kısa sürede azaltılarak kesilmelidir.
Kortizonun mucizevi faydalarının yanı sıra önemli yan etkileri de yar. Yani iki ucu keskin bıçağa benzetilebilir. Kortizon tedavisi alırken erken dönemde karşılaşılan yan etkilerden biri kan şekeri düzensizliğidir. Kortizon kullanırken beslenme ve egzersiz gibi gerekli önerilere uyulmazsa, insülin direncine (kan şekerinin enerji için dokulara ulaşamaması) hatta şeker hastalığına yatkın bireyde kortizona bağlı şeker hastalığına neden olabilir. Şüphesiz bu durum geçici olup, kortizonun kesilmesiyle geri döner. Ancak bu durumun önüne geçmek için, kortizon kullanırken hastalarımıza özel bir diyet veririz. Yeterli gelmezse metformin gibi, insülin direnci ve tokluk şekerine etkili bir tedaviyi ekleriz. Steroid alan her hasta, özel bir diyet yapmalı. Bu diyetin en önemli özelliği, tuzun kısıtlandığı, proteinden zengin (et, yumurta, balık ve özellikle kalsiyum kaynağı olacak süt ürünleri), glisemik indeksi düşük liften zengin karbonhidrat (rafine un ve şekerden fakir, kan şekerinizi ve insülini hızlı yükseltmeyen-glisemik indeksi düşük gıdalar) tercih edilmeli. Şeker ihtiyacını ara öğün olarak, gün içinde çok şekerli olmayan meyveden sağlayabilirsiniz. Bu aynı zamanda kortizon kullananlarda, potasyum ihtiyacını da karşılar. Her meyve potasyumdan zengindir. Tatlandırıcı veya şeker kullanmak yerine, bol tarçın eklemek, hem inflamasyon (yangı) üzerine olumlu etkisi olacak hem de şeker ihtiyacınızı azaltacaktır. Omega-3’ten zengin beslenerek hem yangı hem de kemik-kas sağlığını desteklemek gerekir. Günlük omega-3 ihtiyacınız 500mg; bunu haftada 2-3 balık tüketerek veya keten tohumu, ceviz gibi bitkisel ürünleri beslenmenize ekleyerek de sağlayabilirsiniz.
Kortizon kullanırken, kullandığınız doza bağlı enfeksiyonlara yatkınlığınız da artar. Bu nedenle toplumda sık görülen ve aşıyla korunmanın mümkün olduğu pnömokok (zatürre) ve influenza (grip) aşılarını olmanız önerilir.
Kortizonun uzun dönemde ortaya çıkan yan etkilerinden biri de osteoporoz (kemik erimesi)’dur. 3 aydan uzun süreli ve 5mg ve üzerinde kortizon kullanımı, kortizona bağlı osteoporoza neden olur. Kortizona bağlı osteoporozdan korunmak için, yeterli düzeyde vitamin D ve kalsiyum almak gerekir. Günlük vitamin D ihtiyacımız 1000 IU (kışın 2000 IU ulaşır) ve kalsiyum ihtiyacımız 1200-1500mg arasındadır. Kalsiyum ihtiyacımızı her gün 1 kibrit büyüklüğünde sert peynir (kaşar) veya bunun iki katı beyaz peynire ilaveten 1 kâse yoğurt ve bir bardak ayran/kefir/süt ile alabilirsiniz. Taze sıkılmış portakal suyu da kalsiyumdan zengin ancak lif içermediği ve kan şekerini hızlı yükselteceğinden önerilmez. Ancak portakalı , suyunu sıkmadan meyve olarak tüketmeniz daha faydalıdır. Bunları tüketemiyorsanız dışardan kalsiyum takviyesi alınabilir. Hem kalsiyumdan zengin beslenip hem de dışardan kalsiyum takviyesi almanız, böbrekte taş oluşuna neden olabilir. Sadece kalsiyum değil günlük 300-350 mg magnezyum sitrat da doğal yollarla yiyeceklerden veya takviye olarak almanız önerilir.
Kortizon kullanan hastalarda en sık karşılaştığımız sorunlardan biri de kortizona bağlı Cushing hastalığıdır. Derinin inceldiği, tüylenmenin ve sivilcelerin arttığı, yüzün ay dede görünümü aldığı, gövdesel yağlanmayla birlikte şişmanlığın arttığı, boyun arkasında ve omuzlarda yağ yastıkçıklarının oluştuğu, deride gerilmeyle birlikte önce morumsu sonra beyaza dönen çatlaklıkların oluştuğu bir durumdur. Kas kitlesinin kaybıyla birlikte kol ve bacaklarda incelme ve kas güçsüzlüğü gelişir. İşte steroide bağlı Cushing gelişmesini önlemek veya minimuma indirmek amacıyla, steroid diyetine uymak ve egzersiz yapmanız çok önemli. Oturduğunuz yerde bile yapabileceğiniz terebant (lastik) veya hafif dumble (ağırlıklar) ile veya aletli pilates ile kas gruplarınızı çalıştırabilirsiniz, düz yürüyüşler, eliptik bisiklet veya yüzme gibi aerobik egzersizler yapabilirsiniz.
Yüksek doz kortizon kullanan hastalarda geçici adet düzensizliği olabilir. Kortizon kullanırken, su ve tuz tutulumu artarak, tansiyon yüksekliği gelişebilir. Tuzu kısıtlayarak, kontrol altına almak mümkün. Mide üzerine ülser yapıcı etkilerinden korunmak için, mide koruyucu ilaçlar alınabilir. Uzun süre kortizon kullanımında katarakt gelişebilir. Lupus gibi hastalıklarda veya kişisel duyarlılığa bağlı olarak, aseptik kemik nekrozu (kemiği besleyen kılcal damarlarda tıkanmayla kemik dokusunun ölmesi) gelişebilir.
Kortizon, normalde böbrek üstü bezinden salınan bir hormondur. Dışardan kortizon alımı, buradan salınan kortizonu baskılar be böbrek üstü bezinde geçici fonksiyon azalmasına neden olur. Bir aydan uzun süre kortizon tedavisi, alanlarda aniden veya hızlı kesilmesiyle; halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi, tansiyon düşüklüğü ve tuz kaybıyla giden sürrenal (böbrek üstü bezi) yetmezliği gelişebilir. Bu nedenle, kortizon yavaşça doz azaltılarak kesilmelidir.
Özetle, kortizon tedavisi mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır. Kortizon kullandığınız sürece özellikle diyetinize uymanız ve egzersiz yapmanız çok çok önemli. Sağlıklı ve güzel günler dilerim.
(Prof. Dr. Nuran Türkçapar, Güncelleme Mart-2022)